“İlahi! Beni aileme döndürme!”
Bu cümle, Amr bin Cemuh tarafından söylenmişti, Uhud savaşına doğru, yola çıktığında. Bu sözü karısı Hind de duydu. Bu, Amr bin Cemuh’un Müslümanlarla katıldığı ilk savaştı. O zamana kadar ayağı sakat olduğu için savaşa katılmamıştı. Zaten Kur’an-ı Kerim’in hükmüne göre kör, topal, hasta adama cihad vacip değildir (Feth/18). O her ne kadar cihada iştirak etmiyor idiyse de aslan gibi dört tane oğlunu Peygamberin emrine hazır olarak vermişti. Şer’i mazereti olduğu halde, dört oğlunu savaşa gönderdiği halde, onun silah kuşanıp İslam ordusuna katılması kimsenin aklından geçmiyordu. Amr’ın akrabaları, onun bu kararından haberdar olunca mani olmak istemediler: “Şer’an mazursun, aslan gibi dört oğlunu peygamberle göndermişsin. Bir de senin gidip askerlere katılman gerekmez” dediler. O:
“Çocuklarımın sonsuz mutluluk ve ebedi cenneti istedikleri gibi ben de aynısını istiyorum. Onlar gidip şehadet faziletine sahip olsunlar da ben evde sizinle beraber oturayım mı acaba? Böyle bir şey asla mümkün değil” diye diretti.
Amr’ın akrabaları onunla uğraşmaktan vazgeçtiler. Ama başkaları gelip onu bu kararından vazgeçirmek istediler. Amr, bunların elinden kurtulmak için peygamberin huzuruna çıktı:
¾ Ey Resûlullah, akrabalarım evde hapis olmamı istiyorlar, Allah yolunda cihada iştirakımı istemiyorlar. Allah’a yemin ederim ki bu topal ayaklarımla cennete gitmek istiyorum.
¾ Ey Amr, şer’i mazaretin var. Allah seni mazur kılmış, cihad sana vacip değil.
¾ Ey Resûlullah! Bana vacip olmadığını biliyorum, ama yine de gitmek istiyorum.
Resul-i Ekrem: “ Mani olmayın, onu bırakın gitsin. Şehadet arzusu var. Belki Allah nasib eder” buyurdu. Uhud’un seyredilecek sahnelerinden biri, Amr bin Cemuh’un meydandaki hareketiydi. Sakat ayaklarıyla kendini ordunun içerisine atıyor, feryat ediyordu: “ Cenneti arzuluyorum!” Oğullarından birisi babasının arkasından hareket ediyordu. Baba ile oğul o kadar savaştılar ki sonunda ikisi de şehit oldu.
Savaş durduktan sonra Medine kadınlarından bir çoğu olayı yakından öğrenebilmek için şehir dışına çıkmıştı. Özellikle Medine’ye korkunç haberler ulaşıyordu. Peygamber’in hanımı Ayşe de onlardan biriydi. Ayşe, şehirden biraz uzaklaşınca Amr bin Cemuh’un eşi Hinde’yi gördü. Üç cenazeyi deveye bindirmiş, kendisi de devenin yularından tutmuş şehre doğru gidiyordu. Ayşe sordu:
¾ Ne haber?
¾ Elhamdulillah, Peygamber sağdır, O sağ olunca derdimiz olmaz. Ayrı bir haber de; Allah sınır dolu küffarı geri döndürdü.
¾ Bu cenazeler kimindir?
¾ Bunlar kardeşimin, oğlumun, kocamın cenazeleridir.
¾ Nereye götürüyorsun?
¾ Medine’ye defnetmek için götürüyorum.
Hinde bunları söyleyip devenin yularını Medine’ye doğru çekti. Fakat deve zorla Hinde’nin peşisıra gidiyordu. Nihayet deve yere yattı. Ayşe dedi: “Hayvanın yükü ağırdır, çekemiyor!”
¾ Hayır, bizim devemiz çok kuvvetlidir, normal olarak iki devenin yükünü çekebilir. Bunun başka bir sebebi olmalı, dedi ve deveyi harekete geçirdi. İstedi ki, hayvanı Medine’ye doğru sürsün. İkinci defa dizlerini kırıp yere yattı. Fakat hayvanın yönünü Uhud’a doğru çevirdiğinde hızlı bir şekilde hareket ediyordu.
Hinde gördü ki, bu işte bir acayiplik var. Hayvan Medine’ye doğru gitmeye hazır değil, fakat Uhud tarafına kolaylıkla gidiyor. Kendi kendine dedi: Bu işte bir sır var. Hinde devenin yularını çekerek cenazelerin olduğu Uhud tarafına geldi ve Peygamber’in huzuruna çıkarak arz etti:
¾ Ya Resûlallah! Acayip bir olay var. Ben bu cenazeleri hayvanın üzerine bıraktım Medine’ye götürüp defnedeyim diye. Bu hayvanı Medine’ye doğru sürdüğümde bana itaat edip gitmiyor. Fakat Uhud tarafına gelince normal yürüyor. Acaba neden?
¾ Acaba kocan Uhud’a doğru yola çıkınca bir şey söyledi mi?
¾ Ya Resûlallah! Yola çıktıktan sonra şu cümleyi duydum: “İlahi beni evime döndürme!”
¾ Öyleyse sebep budur. Bu şehit kişinin duası kabul olmuştur. Allah istemiyor bu cenaze geri dönsün. Siz ensarın arasında öyle kişiler var ki, eğer Allah’a dua edip yemin verirlerse duaları kabul olur. Senin kocan da onlardan birisidir.
Resul-i Ekrem’in izniyle o üç cenazeyi de Uhud’a defnettiler. O zaman Resul-i Ekrem Hinde’ye dönerek:
¾ Bu üç kişi, o dünyada benim yanımda olacaklar.
¾ Ya Resûlallah! Allah’tan iste ben de onların yanına gideyim.
[1]- Şerh-i İbn-i Hadid, c.3, Beyrut baskısı.
|