Cüme, 29.03.2024, 18:56
Приветствую Вас Qonaq | RSS

islam dini

Bölmələr
    Şiə cavabları
    Sorğu
    Saytı qiymetlendirin
    Cəmi cavab: 6951
    Sayğac

    Onlayn: 1
    Qonaq: 1
    İsifadeçi: 0
    Форма входа

    Meqaleler kataloqu

    Главная » Статьи » Türkçe » Yazarlar

    Bitkilerdeki 'Bilinmeyen' Özellikler -2-

    Bitkilere Özel Güneş Koruma Kalkanı: Karotenoidler

    Bitkiler, foton yakalayan moleküller olan klorofil ve karotenoid yardımıyla güneşten enerji toplarlar. Eğer bitkiler çok fazla güneşe maruz kalırlarsa, bu moleküller idare edebileceklerinden daha fazla enerji emerler ve bitkiyi yok edecek bombalar üretirler. Bu da göstermektedir ki, çok fazla güneş, insanlar için olduğu gibi bitkiler için de zararlı olabilir. Fakat yanmayı önlemek için, Yüce Rabbimiz bitkileri olağanüstü derecede kompleks bir iç savunma mekanizmasıyla yaratmıştır. Bu muhteşem sistemle güneşin zararlı ışınlarına karşı korunmak için bitkiler adeta elektrikli bir güneş perdesi kullanmaktadırlar.

    Karotenoidler: Zararlı Güneş Işınını Bitkiden Uzaklaştıran Kablolar

    Arizona eyaleti Biodesign Enstitüsü'nde gerçekleştirilen bir araştırma sonucunda bitkilerin fazla güneş enerjisinden nasıl kurtulduklarının cevabı bulunmuştur. Bitkiler bunun için meyve ve sebzelerin sarı renklerinden sorumlu moleküller olan karotenoidleri kullanırlar.

    Her biri 2.8 nanometre uzunluğunda olan karotenoidler, bir insanın saç telinin genişliğinden yaklaşık 10.000 kez daha küçük olan kablolardır. Bu noktada biraz düşünmekte fayda vardır. Bir bitkinin yanmaktan korunması, zararlı güneş ışınının saç telimizden 10 bin kez daha az bir genişliğe sahip kablolardan geçerek uzaklaştırılmasıyla mümkün olmaktadır.

    Karotenoidler Nasıl Çalışıyor?

    Araştırmacılar daha önceleri ışınlardan koruma sırasında karotenoidlerin işlem sürecinde bir elektron kaybederek oksitlendiği veya değiştiğini düşünmüşlerdi. Oysa yapılan yeni araştırma, bu moleküllerin kendileri oksitlenmeden elektron formundaki güneş ışınını kendi içlerinden geçirerek karşıya taşıdıklarını gösterdi. Yani birer kablo gibi çalışan bu muhteşem moleküller, bu işlemleri gerçekleştirirken kendileri oksitlenmemektedirler.

    Bilim adamları ıspanak yapraklarında da varolan bu sistemin, neredeyse üzerlerinden geçen bulutlara bile tepki verecek kadar hassas olduğunu ve bunun doğada nano ölçekteki mükemmel mühendislik örneklerinden biri olduğunu belirtmektedirler.

    Peki bu kadar ince bir kablonun kendisi nasıl olup da bu zararlı ışınla yanıp kül olmamaktadır? Bu kadar narin ve ince bir yapı kavurucu güneş ışığndan nasıl etkilenmemektedir?

    Hiç kuşkusuz bu muhteşem yapı da, çok aşamalı olan bu olayın piktosaniye (saniyenin trilyonda biri) hatta femtosaniye (saniyenin milyarda birinin milyonda biri) gibi olağanüstü kısa zaman aralıklarında gerçekleşmesi de Yüce Rabbimiz'in muhteşem yaratma sanatının apaçık delillerindendir. Yüce Rabbimiz'in yarattığı bitkilerde iman edenler için ayetler olduğu bir Kuran ayetinde şöyle haber verilmektedir:

     وَهُوَ الَّذِيَ أَنزَلَ مِنَ السَّمَاء مَاء فَأَخْرَجْنَا بِهِ نَبَاتَ كُلِّ شَيْءٍ فَأَخْرَجْنَا مِنْهُ خَضِرًا نُّخْرِجُ مِنْهُ حَبًّا مُّتَرَاكِبًا وَمِنَ النَّخْلِ مِن طَلْعِهَا قِنْوَانٌ دَانِيَةٌ وَجَنَّاتٍ مِّنْ أَعْنَابٍ وَالزَّيْتُونَ وَالرُّمَّانَ مُشْتَبِهًا وَغَيْرَ مُتَشَابِهٍ انظُرُواْ إِلِى ثَمَرِهِ إِذَا أَثْمَرَ وَيَنْعِهِ إِنَّ فِي ذَلِكُمْ لآيَاتٍ لِّقَوْمٍ يُؤْمِنُونَ

    "O, gökten su indirendir. Bununla herşeyin bitkisini bitirdik, ondan bir yeşillik çıkardık, ondan birbiri üstüne bindirilmiş taneler türetiyoruz. Ve hurma ağacının tomurcuğundan da yere sarkmış salkımlar, -birbirine benzeyen ve benzemeyen- üzümlerden, zeytinden ve nardan bahçeler (kılıyoruz.) Meyvesine, ürün verdiğinde ve olgunluğa eriştiğinde bir bakıverin. Şüphesiz inanacak bir topluluk için bunda gerçekten ayetler vardır." (En’am Suresi, 99)

    Bitkileri Büyüten Uyumlu Çalışma

    Çimlenme, küçücük bir cisimden metrelerce uzunluktaki ve tonlarca ağırlıktaki bir bitkinin oluşmasının ilk aşamasıdır. Yavaş yavaş büyüyen bitkinin kökleri yere, dalları yukarıya doğru uzanırken, içindeki sistemler de (besin taşıyacak sistemler, üremesini sağlayacak sistemler, bitkinin uzamasını, genişlemesini ve bunların durmasını kontrol eden hormonlar) hep birlikte ortaya çıkar ve hiçbirinin oluşumunda bir aksama ya da gecikme olmaz. Bitki için gerekli olan her şey aynı anda gelişir. Bu son derece önemlidir. Örneğin, bir yandan çiçeğin üreme mekanizması gelişirken, diğer yandan da taşıma boruları (besin ve su taşıma boruları) oluşmaktadır. Aksi takdirde, mesela çiçek üreme mekanizması oluşmayan bir bitkide, taşıma borularının hiçbir önemi olmayacaktır. Köklerin oluşmasının da bir anlamı yoktur. Çünkü böyle bir bitki neslini devam ettiremeyeceği için, ek mekanizmalar bir işe yaramayacaktır.

    Görüldüğü gibi bitkilerdeki birbirine bağlı ve tam uyumlu olan bu mükemmel yapıda kesinlikle tesadüfen oluşamayacak bir plan vardır. Evrimci bilim adamlarının iddia ettiği gibi kademeli bir oluşum hiçbir şekilde söz konusu değildir.

    Bitkilerin Besin ve Su Denetim Merkezi: Kökler

    Bitkinin gelişmesi konusunda en zor ve en zahmetli işlemleri bitkinin toprak altında kalan kök kısmı gerçekleştirir. Bu nedenle kök içinde meydana gelen fiziksel, kimyasal olaylar ve kökün yapısı, birlikte çok özel bir mekanizma oluşturmaktadır. Kök sistemi tüm yapısal özellikleriyle incelendiğinde, bir bitkinin topraktan suyu ve besin maddelerini almasını sağlayabilecek en mükemmel özelliklere sahip olduğu görülmektedir.

    Kökün Tohumdan Çıkarken Aldığı Muazzam Tedbir

    Kökün yapısı tohumun çimlenmesiyle ortaya çıkmaya başlar. Tohum çimlendiği zaman ortaya çıkan ilk köke "birincil kök" adı verilir. Bu kök, tohumdaki embriyo içinde yer alan büyüme bölgesinden çıkmaktadır. Birincil kök yerçekimi doğrultusunda yavaş yavaş gelişir, kalınlaşır ve kendine bağlı yan kökler meydana getirmeye başlar. Birincil köklerden oluşan bu yan kökçüklere de "ikincil kök" adı verilmektedir.

    Burada asıl dikkat çekici nokta bu iki kök arasında büyük bir uyumun ve yardımlaşmanın söz konusu olmasıdır. Birincil kök herhangi bir nedenle görevini yapamaz hale geldiği zaman bu köke en yakın olan ikincil köklerden biri birincil kök doğrultusunda gelişmeye başlar ve birincil kökün yerine getiremediği işlemleri "devralır". Yani tohumun içinden çıkan bir bitki kökü toprak altında bir kayba uğrama ihtimaline karşı tedbirini almakta, "yedek" bir kök sistemini de beraberinde bulundurmaktadır.

    Bir Kök Toprak İçinde Ne Kadar Yayılabilir?

    Iowa Üniversitesi'nden botanikçi H.J. Dittmer topraktaki su ve inorganik maddelerin kök tarafından alınması için elverişli kök yüzeyinin büyüklüğü hakkında deneyler yapmıştır. Bu büyüklüğü bulabilmek için çavdar bitkisi üzerinde yapmış olduğu deney oldukça dikkat çekici sonuçlar vermiştir.1 Ekilen bir çavdar bitkisi belli bir süre sonra topraktan çıkarılmış ve kökleri yıkandıktan sonra sayıca ve boyutça incelenmiştir. Çavdar kökünün 13.800.000 adet dallanma yaptığı ve tüm bunların 235 km2'lik bir kök yüzeyi meydana getirdiği hesaplanmıştır. Ayrıca 14 milyar adet kök tüyü olduğu ve bunların da toplam 400 km2'lik bir alana eşit olduğu bulunmuştur. Araştırma sonucunda kökün topraktan besin ve su alma alanının 635 km2'lik bir alana eşit olduğu ortaya çıkmıştır. Sadece çavdar bitkisinden elde edilen bu veriler göz önünde bulundurularak bile, bitki köklerinin toprak altında sürdürdüğü faaliyetlerin insanı hayrete düşürecek kadar devasa boyutlara ulaşabileceği anlaşılmaktadır.

    Kökün Toprak İçinde İlerlemesini Sağlayan Eşsiz Yapı

    Kökün toprağa doğru hareket etmesi kadar toprağın içinde ilerleyebilmesi de oldukça ilginçtir. Çünkü tohumdan henüz yeni çıkmış olan kökçükler son derece hassas, buna karşın toprak ise sert bir yapıya sahiptir. Dolayısıyla kökü çok zor bir görev bekler: Zayıf yapısıyla toprağın içine girip, ilerlemek.

    Toprak pürüzlü ve tanecikli bir yapıya sahip olduğundan kök toprağa girip, ilerlemeye başladığı anda büyük bir sürtünme kuvvetiyle de baş etmek zorundadır. Peki kök narin yapısıyla sürtünmeye nasıl dayanmakta ve hiçbir zarara uğramadan toprak içinde nasıl büyüyebilmektedir?

    • Kökçükler tohum içinden çıktıklarında üzerlerinde kendilerini toprağa girdiklerinde sürtünmeden koruyacak kimyasal bileşikli "özel bir salgı" bulunur. Bu özel salgı kökün yüzeyini kayganlaştırdığından, kök toprağa girip, ilerlerken meydana gelen sürtünmenin vereceği zarardan ve olumsuz etkiden kurtulmuş olmaktadır.
    • Kökün "koni" şeklinde özel bir geometrik şekle sahip olması da kökün toprakta ilerlerken sürtünme kuvvetini en aza indirmesini sağlar. Kökün en uç noktasında yer alan bölgeye "kök şapkası" adı verilir ve bu kısım kökün toprakta ilerlerken sürtünme ile karşılaşan ilk bölümü olduğundan koni şeklindedir. Böylece bu şekil, hem köke toprak içinde rahatlıkla ilerleyebilecek bir eğim kazandırmakta hem de şekil itibariyle kökün toprağı delmesini kolaylaştırmaktadır.

    Görüldüğü gibi kök daha tohumdan çıkmadan sanki toprak içinde neyle karşılaşacağını biliyormuş gibi kendisine gerekli olan tüm donanıma sahiptir. Burada biyolojik bir bilgi söz konusudur ve bu bilginin sahibi de her şeyi kusursuz bir şekilde yaratan Yüce Allah'tır.

    Kökün Şeklindeki Sır

    İlk bakışta köklerin dallı budaklı yapısı bize karmaşık ve düzensiz bir şekil gibi gelebilir. Oysa son yıllarda yeni bir geometri dalının ortaya çıkması ve sunduğu matematiksel kurallar, kök gibi karmaşık ve klasik geometri ile açıklanamayan yapıların da gerçekte düzenli bir şekle sahip olduklarını göstermiştir. Bu yeni bilim dalına "fraktal" geometri adı verilmektedir. Fraktal kelime anlamı olarak "parçalanmış" ya da "bölünmüş" demektir.

    Beneoit B. Mandelbrot, Thomas J. Watson Araştırma Merkezinde görevli olduğu dönemde özel bilgisayar tekniklerini kullanarak doğadaki bazı formların bilinen geometrik şekillerle açıklanamadığını, böyle olmasına rağmen bunların düzensiz şekillere sahip olmadıklarını göstermiştir. Gerçekten de doğada görülen şekillerin hepsini klasik geometri ile açıklamak mümkün değildir. Örneğin yapraklarını dökmüş bir ağacın dallı budaklı yapısı kare ya da daire gibi şekillerle açıklanamaz. Beneoit B. Mandelbrot'un ifadesiyle "Ne bulutlar küresel, ne dağlar konik, ne deniz kıyıları çembersel, ne ağaç kabukları düzgündür, ne de şimşek düzgün doğrular boyunca hareket eder." ( Fractal Geometry)

    Fraktal Yapılarda Keşfedilen Ortak Sonuç

    Doğada fraktal geometriyle tanımlanan nesnelerin geometrik yapılarına baktığımızda ortak bir özellikle karşılaşırız. Nesneyi meydana getiren parçalar ya da kısımlar nesnenin bütününe benzemektedir. Nesnenin parçaları ya da kısımları giderek küçülen oranlarda sürekli olarak kendini tekrar etmektedir. Eğer bu durumun matematiksel olarak sürekli devam ettiğini varsayarsak, nesne de sürekli olarak kendine benzer parçalar meydana getirecektir. Dolayısıyla nesnenin küçük bir parçası büyütüldüğünde nesnenin kendine benzemektedir. Doğadaki fraktal yapılarda gözlemlenen bu ortak özellik "bir tekrar" değil, fraktal geometrinin temelinde yer alan matematiksel bir kuraldır.

    Kökteki Fraktal Geometri

    Bitki köklerinin fraktal yapısını oluşturan kısımlar birbirlerinden çıkan yan kökçüklerdir. Bu geometriksel özellik kök için çok gerekli bir işlemdir. Kök hakkında yapılan bazı bilimsel araştırmalar da bu gerçeği açıkça ortaya koymaktadır. Örneğin, köklerin toprak içindeki "dallanma yoğunluğu" üzerine yapılan araştırmalar bitki köklerinin fonksiyonlarını yapabilmesi için dallanmanın en optimal (uygun) yoğunluğa sahip olduğunu göstermiştir. Bilim adamları bilgisayar teknikleri vasıtasıyla toprak altındaki bir kökün gerekli en optimal dallanma yoğunluğunu hesaplayarak bunu doğal ortamda yetişen bitki kökleriyle karşılaştırmışlardır. Elde edilen sonuçlar ise mucizevi bir şekilde birbirlerine çok yakın değerler çıkmıştır.

    Görüldüğü gibi, bitki köklerinin düzensiz gibi görünmesine neden olan kendini tekrar etme özelliği gereksiz bir detay değil, "kökün topraktaki hareketini ve yayılmasını kolaylaştırarak" fonksiyonlarını yerine getirebilmesini sağlayan bir yaratılış harikasıdır. Alemlerin Rabbi olan Yüce Allah yarattığı her şeye kusursuz bir şekil ve suret verdiği gibi bitki köklerini de şekilsel olarak kusursuz bir fonksiyonellikte yaratmıştır.

    Sonuç: Bitki Köklerinin Gösterdiği Gerçek

    Açıktır ki bitkilerin ve canlıların kökler gibi pek çok hassas detaya ve mekanizmalara sahip olmaları ve akıl ve şuur gerektiren davranışlar sergilemeleri, insanların yaratılış gerçeğini görüp, düşünmeleri için özel olarak yaratılmıştır. Bizlere düşen sorumluluk yaratılış hakkında düşünmek ve Allah'ın kadrini hakkıyla takdir etmeye çalışmaktır.

    Bitkilerin Savunma Stratejileri

    Bitkiler de kendilerini düşmanlarından bir şekilde korumak zorundadırlar. Bu korunma her bitki türüne göre çeşitlilik gösterir. Örneğin bazı bitkiler, parazitlere ve böceklere karşı çeşitli salgılar üreterek düşmanlarıyla mücadele ederler ve kendilerini ancak bu şekilde korurlar. Bir numaralı savunma silahları olan zehirli kimyasal salgılarını gereği gibi kullanabilmek için bitkiler çok çeşitli stratejiler kullanırlar. Örneğin, mantar ve salatalıkların zehirli uçları vardır ve bunları saldırı anında harekete geçirirler. Bu tam teçhizatlı savaşın başka bir örneği de çınar ağaçlarında mevcuttur. Çınar ağacı, yapraklarından salgıladığı bir özsu yardımıyla, gövdesinin altındaki toprağı sistemli bir şekilde zehirler, öyle ki bu zehirden sonra, toprağın üstünde küçücük bir ot bile yetişemez.

    Bu zehirli maddeyi bünyesinde barındırmasına rağmen çınar ağacı kendisi bundan herhangi bir zarar görmez.Saldırıya uğradıklarında bulundukları ortamdan uzaklaşmalarını sağlayacak ayakları veya savaşacak herhangi bir organı olmayan bitkiler düşmanlarına karşı sadece salgılarla karşılık vermezler, bunun yanı sıra pek çok savunma mekanizması ile birlikte yaratılmışlardır. Bu mekanizmaların içinde haberleşme yeteneği de vardır. Bazı bitkiler, ısırılan bölgeden kendilerini ısıran böceğin sindirim sistemini bozucu ve ona sahte tokluk hissettiren bir sıvı salgılar. Aynı zamanda yaprak hasar gördüğü yerden "jasmonik asit" denen bir tür asit de salgılayarak diğer yaprakların saldırıdan haberdar olmalarını ve savunmaya geçmelerini sağlar.

    Mısır ve fasulye bitkileri ise düşmanlarından korunmak için parazit yaşayan eşek arılarını adeta paralı asker gibi kullanırlar. Yapraklarına tırtıl dadandığında özel bir kimyasal salgı salgılayan bu bitkiler eşek arılarını bulundukları yere toplarlar. Eşek arıları da larvalarını bitkiye saldırmış olan tırtılların üstlerine bırakırlar. Büyüyen eşek arısı larvaları tırtılların ölümüne neden olur bu da bitkinin kurtulmasını sağlar. Bitkilerin bazıları ise aleolu kimyasal bileşikleri yapılarında bulundururlar. Bunlar böcek ve hayvanlar için bazen çekici, bazen korkutucu, bazen alerji yapıcı, bazen de öldürücü olarak etkilerini gösterirler.

    Örneğin kelebekler çalı çiçekli bitkilere yanaşmazlar. Çünkü bu tür çiçekler savunma sistemlerinin içinde "sinigrin" adlı bir zehir maddesi bulundururlar. Buna karşın kelebekler zehir maddesi taşımadıklarını bildikleri salkım çiçekli bitkileri tercih ederler. Buradaki ayrımı kelebeklerin nasıl öğrenmiş olabilecekleri ayrıca cevap bekleyen bir sorudur. Kelebeğin bunu tecrübe ederek öğrenmesi imkansızdır. Bitkinin tadına bakması kelebeğin sonu olacaktır. O halde bu bilgiyi kelebekler farklı bir şekilde elde etmektedirler.

    Akçaağaçların, özellikle şeker akçaağacının genç sürgünlerini ve yapraklarını zararlı canlılardan koruma düzeni çoğu zaman insanların ürettikleri böcek öldürücülerden çok daha etkilidir. Şeker akçaağacı, gövdesinde bol şekerli öz su olmasına rağmen, yapraklarına "tanen" denen bir maddeyi gönderir. Bu, böcekleri rahatsız eden bir maddedir. "Tanen"li yaprakları yiyen böcekler kurtulmak için hemen daha az tanenli üst yapraklara çıkarlar. Oysa üst yapraklar kuşların en çok uğradıkları yerlerdir. Buraya kaçan böcekler kuşlar tarafından avlanırlar. Şeker akçaağacı bu stratejisi sayesinde böcek saldırılarından az zarar görerek kurtulur.

    Orta ve Güney Amerika'da yetişen bir asma bitkisi siyah ve yeşil tırtıllar ve kırmızı kelebekler için çok ideal ve çekici bir yiyecek türüdür. Öyle ki bu böcekler, yavrularının yumurtadan çıkar çıkmaz bu lezzetli yiyecekle beslenebilmeleri için, yumurtalarını asma bitkisinin yaprakları üzerine bırakırlar. Yalnız burada çok önemli bir nokta vardır. Bu kelebekler yumurtalarını bırakmadan önce asmanın yapraklarını iyice kontrol ederler.

    Eğer bir başka hayvan yumurtalarını yerleştirmişse, aynı bitkinin yapraklarından birden fazla ailenin bireylerinin beslenmesi zor olacağından, orayı tercih etmez ve boş olan başka yaprakları ararlar.Böceklerin tercihinin bu yönde olması bitki için oldukça büyük bir avantajdır çünkü asma bitkisi saldırıdan korunmak için böceklerin bu seçiciliğinden faydalanır.

    Asma bitkisinin bazı cinsleri, yapraklarının üst kısımlarında, yeşil yumrucuklar oluştururlar. Bazı türleri ise, yaprağın altında bulunan, dal ile birleşme yeri üzerinde, kelebeklerin yumurtalarına benzer renkte lekecikler meydana getirirler. Bunu gören tırtıl ve kelebekler, başka böceklerin kendilerinden evvel bu yaprakların üzerine yumurtladıklarını zannederler ve bitkiye yumurtlamaktan vazgeçerek, kendilerine yeni yapraklar aramaya başlarlar.

    Yapraklarını böylesine inanılmaz bir yöntemle koruma altına almış olan asma bitkisi, herkesin bildiği gibi topraktan çıkan ve kuru bir dal ile yapraklardan oluşan bir bitkidir. Bu bitki herhangi bir akıl, hafıza ve teşhis kabiliyetine sahip değildir. Kendisinden tamamen farklı bir canlının, bir böceğin özelliklerini, tercihlerini, yumurtlarının şeklini bilmesine kesinlikle imkan yoktur. Ama görüldüğü gibi asma bitkisi böceğin, hangi şartlarda yumurtalarını bırakmaktan vazgeçip de başka bir bitkiye yöneleceğini bilmekte, ayrıca kendi yapraklarında bu yumurtalara benzer desenler oluşturmakta ve çeşitli değişiklikler yapmaktadır.

    Asma bitkisinin, herhangi bir böceğin yumurtalarını taklit edebilmesi için neler yapması gerektiğini birlikte düşünelim. Taklit, zeka gerektiren bir yetenektir. Bu nedenle bitki bir zekaya sahip olmalı, bu yumurtaları görüp idrak etmeli ve hafızasına bunu yerleştirmelidir. Daha sonra bu özelliklerini, bazı sanatsal kabiliyetleri ile birleştirip, kendi bünyesinde çeşitli değişiklikler oluşturup böyle bir savunma taktiği geliştirmelidir. Elbette ki bu saydıklarımızın hiçbiri, bir bitki tarafından gerçekleştirilmiş olması, ya da çeşitli tesadüfler sonucunda ortaya çıkması mümkün olan şeyler değildir. Gerçek şu ki, asma bitkisi bu özelliğe sahip olarak "yaratılmış"tır. Bu, ona Allah tarafından özel olarak verilmiş bir savunma sistemidir. Her şeyi en ince ayrıntısına kadar planlayan Allah yeryüzündeki tüm bitkilerin bulundukları ortamda gereken her türlü ihtiyaçlarını yaratmıştır. Allah her şeyin hakimidir. Tüm evrende olan biten her şeyden haberdardır.

    Категория: Yazarlar | Добавил: feride (02.08.2008)
    Просмотров: 1581 | Рейтинг: 0.0/0
    Всего комментариев: 0
    Добавлять комментарии могут только зарегистрированные пользователи.
    [ Регистрация | Вход ]
    Axtar
    Linklər