Kadının Toplumsal Yeri
İster erkek olsun ister kadın, her ikisinin de çabasının sonucu kendisinedir. Kim çalışır iyi bir kul olma yolunda adım atarsa, Allah ayırım yapmaksızın kabul edecektir. “İnsan için sadece çalıştığı vardır.”
"Müslüman erkekler ve kadınlar, mümin erkekler ve kadınlar, Allah'a itaat eden erkekler ve kadınlar, doğru olan erkekler ve kadınlar, namuslarını koruyan erkekler ve kadınlar, Allah'ı çok zikreden erkeler ve kadınlar... işte Allah bunların hepsine mağfiret ve büyük ecir hazırlamıştır.”
Kadına yapılan zulüm ve işkence, onu aşağılayan her türlü sözlü ve fiili sataşma, onu hor ve zelil görmek, erkekten aşağı görmek, ona hakaret etmek velhasıl kendisine yapılmasını istemediğini kadınına yapması ve layık görmesi bunların hepsi cahiliye davranışlarının kalıntılarıdır.
Kur'an ise bu tür davranışları şiddetle yermiş ve hesabının sorulacağını açıkça beyan etmiştir: “Kız çocuğun hangi suçtan ötürü öldürüldüğü kendisine sorulduğu zaman;
“Erkeklere kazandıklarından bir pay olduğu gibi kadınlara da kazandıklarından bir pay vardır.” ayetiyle erkek ve kadın arasındaki farkı kaldıran İslam, diğer yandan da kadınlara görüş belirtme ve oy verme hakkını tanımaktadır.
Allah Resulü (s.a.a) Kurân-ı Kerim'in emri ile kadınlardan biat alarak ve onları kabul ederek onlara bu hakkı yüzyıllar öncesinden vermiştir: “Sana biat etmek üzere geldikleri zaman, onları kabul e.” demektedir.
İmam Ali (a.s) “Ey insanlar! Şüphesiz Ademden ne kul ve ne de cariye doğmuştur. Tüm insanlar (kadın ve erkek) hürdür” diye buyurmaktadır. Ayrıca “Kimsenin kölesi olma çünkü Yüce Allah seni özgür yaratmıştır.” diyerek insana özgürlüğünü öğretmekte bu konudaki her türlü tereddüdü ortadan kaldırmaktadır.
İslam, öğretileri ışığında kadını yüceltti. Öyle ki kadını ilahi risaletin bekçisi ve İslami hüküm ve adabın beyan edicisi kılmış ve erkeklere bir emanet olarak vermiştir.
Veda hutbesinde Allah Resulü (s.a.a) şöyle buyuruyor: “Ey insanlar sizin kadınlar üzerinde hakkınız olduğu gibi, onların da sizler üzerinde hakları vardır. Ben size onlara iyi davranmanızı vasiyet ediyorum. Onlar size Allah'ın emanetleridirler.” Emanete yapılan vefasızlığın sorgusu elbette olacaktır. “Kim emanete hıyanet ederse, kıyamet günü hıyanet ettiği şeyle gelir, sonra haksızlık yapılmaksızın herkese kazanmış olduğu ödenir.”
Yüce Allah Kur'an-ı Kerim'de müminlerin sıfatlarından bahsederken şöyle buyuruyor: “Onlar emanetlerini ve sözlerini yerine getirirler.” Emanet edilen bir şey en güzel şekilde korunmak ve evin en güzel ve emniyet açısından en güvenilir yerine konmak zorundadır ki güzel korunabilsin ve emanet ehline sağlam bir şeklide ulaşabilsin. “Emanetlerini ve sözlerini yerine getirenler” “İşte onlar, cennetlerde ikram olunacak kimselerdir.”
Toplumda hiçbir değeri olmayan kadını, İslam yüceltti ve ona azamet ve insanlık makamını bağışladı. Ortaçağ zihniyetinin taşlaşmış kalp yığınları arasında toprağa gömülen kız çocuğunu, bir meta gibi alınıp satılan kadını, günümüzün ağızların-dan salya akıtan materyalist maddiyatçı patronlarına cariye yapan kadını, Fransız devrimiyle yeni bir statiko arayan ama aradığını bulamayan kadını, yeniden erkeklerin patronlaşmasına ve onların ürettiği şeylerin tüketimi için reklam firmalarının kapılarında sürünen bir paçavra haline getirilen kadını, çalışması lazım, kadın evine hapsolmamalı diyerek kendine ucuz işçi bulma peşinde olan materyalist patronları zenginleştirmekten öteye geçmeyen kadını, evet! günümüz kadınını İslam yüceltmiş ve “cennet anaların ayakları altındadır” diyerek, kendisine en büyük manevi değeri vermiştir.
Bugün batıya baktığımızda dağılan aile yuvaları, babanın evladını, evladın da babasını tanımadığı, annenin çocuğundan habersiz gezindiği modern sokak ve parklar, çalıştığı fabrikalar ve atölyeler ne kadar kadına özgürlük verebilmiştir acaba? Biz kadının özgürlüğüne değil, üzerine özgürlük yazan esaret zincirlerine karşıyız.
www.bilgekadın.com |