Adam Kufe'ye girip, Hazret-i Ali aleyhi's-selam'ın huzuruna vardığında, Hazret-i Ali onun yabancı olduğunu anlayıp, kendisini sorguya çekti. O adam da durumun neden ibaret olduğunu itiraf etti. Bunun üzerine Hazret-i Ali aleyhi's-selâm, şöyle buyurdu:Allah ciğer yiyen (Hind)'in oğlunu öldürsün; o ve onunla beraber olanlar ne kadar da sapıktırlar! Allah onu öldürsün; o bir cariye azat etti, onunla evlenseydi ne de iyi olurdu! (Islah etmek adı altında harekete geçti ama, işinin mahiyeti bozgunculuk ve fesat idi, onun için böyle bir harekete geçmeseydi daha iyi olurdu.) Benimle bu ümmetin arasında Allah hükmetsin. Peygamber'le olan yakınlığıma riayet etmediler, yüce makamımı küçülttüler ve ömrümü zayi ettiler. Sonra: Hasan, Hüseyin ve Muhammed'i yanıma getirin. buyurdu. Onları çağırdılar (geldiklerinde) İmam aleyhi's-selâm buyurdu ki: Ey Şamlı kardeş! Bu iki çocuk Resulullah salla'llahu aleyhi ve alih'in çocuklarıdır, bu da (Muhammed-i Hanefiyye) benim oğlumdur. Sorularını dilediğine sorabilirsin. Şamlı adam İmam Hasan aleyhi's-selam'a işaret ederek: Buna sormak istiyorum. dedi. Sonra sorularını sormaya başladı:
-Hak ile batılın arası ne kadardır?
-Yer ile göğün arasındaki mesafe ne kadardır?
-Doğu ile batının arası ne kadardır?
-Ayın yüzündeki leke nedir?
-Kavs-i Kuzah (gök kuşağı) nedir?
-Samanyolu nedir?
-Yeryüzünde yayılan ilk şey nedir?
-Yeryüzünde ilk filizlenen şey nedir?
-Mü'minlerin ve müşriklerin ruhlarının mesken tuttuğu (iki) çeşme hangi çeşmelerdir?
-Müennes nedir?
-Birbirinden daha şiddetli olan on şey nedir?
İmam aleyhi's-selam şöyle buyurdu: Ey Şamlı kardeş! Hak ile batılın arasında dört parmak mesafe vardır. Gözünle gördüğün haktır; ama kulağınla çok batıl şeyler duyabilirsin.
-Gök ile yerin arasındaki mesafe, mazlumun duası (icabete ulaşıncaya) kadar ve göz alabildiğincedir. Kim bundan başkasını söylerse tekzip et.
-Doğu ile batının arası, güneşin bir gün boyu (güneş doğduğu andan batıncaya kadar) hareket ettiği mesafe kadardır. Güneşe bir doğduğu sırada bakarsın, bir de batarken. Bundan başka bir şey söyleyen kimseyi yalanla.
-Samanyolu, gökdeki kümelerdir ki, Nuh aleyhi's-selâm'ın zamanında amansızca yağan yağmur da oradan kaynaklanmıştır.
-Kavs-i Kuzah'a gelince; kuzah deme. Çünkü kuzah, Şeytan anlamındadır; fakat o Allah'ın kavsi ve boğulmaktan emanda olmanın işaretidir.
-Ayın yüzünde görülen lekeye gelince; (İlk önce) ayın ışığı güneşin ışığı gibiydi, sonra Allah onun ışığını yok etti. Allah-u Teala Kur'ân'da buyuruyor ki: Sonra gecenin ayetini sildik ve gündüzün ayetini aydınlatıcı kıldık.
-Yeryüzünde ilk yayılan şey Deles (zulmet) vadisiydi.
-Yeryüzünde ilk filizlenen şey, hurma ağacıdır.
-Müminlerin ruhlarının mesken tuttuğu çeşme, Selma çeşmesidir. Kafirlerin ruhlarının yerleştiği çeşme ise Berehut çeşmesidir.
-Müennes, erkek veya kadın olduğu belli olmayan kişidir. Büluğa erinceye kadar beklenilir, kadın olursa göğsü belirir, erkek olursa sakalı çıkar. Bu alametler olmadığı takdirde ona, duvara idrar etmesi söylenilir. Eğer idrarı duvara yetişirse erkektir, ama eğer devenin idrarı gibi arkaya akarsa kadındır.
-Birbirinden daha şiddetli olan on şey şunlardır: Allah'ın yarattığı şiddetli şey taştır, taştan daha şiddetlisi demirdir, demirden daha şiddetli olan ateştir, ateşten daha şiddetli olan sudur, sudan daha şiddetli olan buluttur, buluttan daha şiddetli olan rüzgardır, rüzgardan da şiddetli olan melektir, melekten de şiddetli olan ölüm meleği (Hazret-i Azrail)dir, ölüm meleğinden de şiddetli olan ölümdür, ölümden de şiddetli olan Allah'ın emridir.
Şam'lı adam: Şehadet ederim ki sen Resulullah salla'llâhu aleyhi ve alih'in evladısın ve Ali de onun vasisidir. dedi. Sonra bu cevapları yazıp Muaviye'ye götürdü. O da bunu İbn-i Asfer'e (Rum melikine) gönderdi. Bu cevaplar Rum melikinin eline ulaşınca; Şehadet ederim ki bunlar Muaviye'nin sözü değildir ve bu sözler ancak nübüvvet madeninden kaynaklanmıştır. dedi.
|