Cüme, 19.04.2024, 21:08
Приветствую Вас Qonaq | RSS

islam dini

Bölmələr
    Şiə cavabları
    Sorğu
    Saytı qiymetlendirin
    Cəmi cavab: 6951
    Sayğac

    Onlayn: 1
    Qonaq: 1
    İsifadeçi: 0
    Форма входа

    Meqaleler kataloqu

    Главная » Статьи » İslami vəhdət

    Vahdet Mektubu
     
     
    Bismillahirrahmanirrahim

    Lübnan Cumhuriyetinin saygıdeğer Müftüsü sayın Şeyh Hasan Halit

    Esselamü Aleyküm ve Rahmetullah ve Berekatühu

    Allah’ın selam ve rahmeti üzerine olsun…

    Ümmetimizin derin bir kaygı içinde olduğu ve her taraftan neredeyse tüm bölgeyi muhasara altına alan ciddi tehlikelerle karşı karşıya olduğu ve bölgenin şimdiki ve gelecek konumunu tehlikeye düşürdüğü bir dönemde tüm Müslümanların saflarını birbirine kenetleyecek güçlü bir vahdete olan gereksinim her geçen gün daha da artmakta ve aşikar olmaktadır. Bu vahdet sayesinde Müslümanların parçalanmış safları ve dağınık çabaları kendi ayaklarının altını görebilecekleri, kendi gelecek ve tarihlerine yön verebilecek ve kendi vazifelerine yerine getirmede güven duygusunu kendilerinde hissedecek şekilde birleştirilmelidir. Söz birliği, güçlerin tek bir noktada birleştirilmesi ve işlevliğinin artırılması dinimizin başlıca hedeflerinden olduğu ve yüce İslam Peygamberi Hz. Muhammed Mustafa (sav) in önemli tavsiyelerinden olduğu gibi hatta bizlerin varlığımız, şerefimiz ve gelecek nesillerimizin varlığına bağlıdır.

    Evet bu konu hayati önem taşıyan bir konudur. Bu birliktelik ve vahdet sadece bir slogan veya söz olmakla kalmamalıdır. Bilakis düşüncenin bir yansıması, kalbin çırpınışı ve yürünmesi gereken bir yol olmalıdır. Geleceğin yapılanmasında temeli oluşturmalı ve bu ise ancak ve ancak büyük iman ve inançtan kaynaklanan gayretler, çabalar sonucu tahakkuk bulabilmektedir. Bu durumda tüm dünyaya örnek olabilecek bir vahdete kavuşmuş oluruz.

    Kardeşim!

    Bu dönemde kendi mütevazi tecrübemi sizin hizmetinize sunmaktayım. Daha önce bundan dört ay önce "Dar’ul İfta" merkezinde sizinle yaptığım görüşmede Müslümanlar arasında vahdetin sağlanması, başka bir ifadeyle Müslümanlar arasındaki birliktelik ve dayanışmanın yaygınlaştırılması ve onun düşünce ve duygusallık temeline oturtulmasının iki yolla mümkün olabileceğini belirtmiştim:

    1 – Fıkhın birleştirilmesi

    Kendi kökünde tek bir unsurdan oluşan İslam sarayı veya semavi kitab, inanç ve kendi başlangıç ve sonunda aynı görüşü savunan İslam ümmeti ayrıntı ve fer’i konularda da vahdete muhtaçtır. Bu ayrıntılarda vahdetin oluşturulması veya onların birbirine yakınlaştırılması geçmiş liderlerimiz ve alimlerimizin en önemli hedef ve arzularından oluştur. Nitekim görüyoruz ki Şeyh Ebu Cafer bin Muhammed bin Muhammed bin Hasan Tusi bundan tam bin yıl önce “Tatbiki (uyarlanmış) Fıkıh” alanında “Hilaf” kitabını kaleme alıyor. Veya Allame Hilli (Hasan bin Yusuf bin Mutahhar) “Et-Tezkire” kitabını yazmakla rahmetli Şeyh Tusi’nin yolunu takib ediyor.

    Uyarlınmış fıkıh, “Fıkıh birlikteliğinin bağlı olduğu mübarek tohumdur. Şeriat hükümlerinin vahdeti ancak onunla tamamlanacak. Mevcut çağımızda ise bundan 30 yıl önce büyük İslami dahiler ve bilginler Kahire’de “Daru't takrib Beynel Mezahib el İslam” (İslami mezhepler arasında yakınlaşma kurumu) adında bir merkez kurmuşlardır. Bu merkezin kurucularından bazıları büyük üstat Şeyh Mahmud Şeltut, El Ezher üniversitesi Şeriat fakültesi başkanı rahmetli şeyh Muhammed medeni veya İran, Lübnan ve Irak’ın önde gelen bilginlerinden Seyyid Abdul Hüseyin Şerefuddin, Şiaların büyük müçtehidlerinden Ayetullah Seyyid Hüseyin Brocerdi, darut takrib’in daimi genel sekreteri allame şeyh Muhammed Taki Kummi ve kum İslami ilimler merkezi üstatlarından rahmetli Allame Tabatabai’dir.

    İslami mezhepler yakınlaştırma kurumu kendi büyük hedeflerini takib etmenin yanı sıra aynı zamanda rahmetli babam imam Seyyid Sadruddin’in “Leva’il Hamd Fil Ahbar el hasse vel Amme” eserini kaleme alarak hayata geçirmeye çalıştığı ülküyü tahakkuk ettirmeyi hedeflemekteydi. Bu eserinde İslami mezhep ve fırkaların tüm konularda birleştikleri Peygamber efendimiz sav.in hadislerini toplayarak Kur’anı Kerimden sonra onu Müslümanlar için bir kaynak ve ortak yön haline getirmek istemiştir. Başka bir ifadeyle Yüce İslam peygamberi Hz. Muhammed sav.in sünnetinin birleştirilmesi yönünde başlatılmış bir çalışmaydı. Bu aşamada Müslüman bilginlerden diğer bazıları daha İslami mezhepler ve fıkhı hakkında eser ve araştırmalar hazırlamış b.ulunuyorlar. daha sonra Fıkıh alanında "Dairet’ul Maarif" eserinin kaleme alınmasına sıra geliyor.

    Nitekim bu dönemde görüyoruz ki Şam üniversitesi “El-Mosuat’il Fıkhiyye” veya El Ezher üniversitesinin ise “Mosuat’il Abdun Nasır el İslami” eserlerini hazırladıklarını veya zamanın büyük Müslüman alimlerinden Seyyid Muhammed Taki Hekim’in ortak fıkıh’ın genel ilke ve hatları etrafından bir eser kaleme aldığını görüyoruz. Bu yapıcı çalışmaların ilk etkilerini ise İslami mezhep ve fırkaların alimlerinin fıkhi fetvalarında görmekteyiz. Bu ise bizlerin Allah Taala’nın lütuf ve sayesinde “Fıkhi vahdet”in birkaç adımlığında olduğumuzu göstermektedir.

    2 – Ortak çabalar

    Bu proje özel şartlarda yani bizim Lübnan’daki şartlarımızda uygundur ve daha erken sonuca varmaktadır.. Bu yol, ortak güçlerin muhtelif hedeflerin tahakkuku yönünde seferber edilmesi olup başlı başına vahdeti amaçlayan bir yoldur. Onun sayesinde karşılıklı güven duygusu daha da artmakta, kalpler huzura kavuşmakta ve düşünce ve duygu vahdeti faktörlerinden biri kendini göstermektedir. Bu hedeflerden bazıların örnek olarak burada zikretmek istiyorum:

    A)Şer’i hedefler :

    Örneğin dini bayram ve simgelerin birleştirilmesi, Ezan, cemaat namazı vs. gibi ibadetlerin teşkilatlandırılması. Burada şöyle bir teklifi ele alarak inceleyebiliriz ki Hilalin rü’yetinde modern bilimsel yöntemler ve ufukta hilalin rüyeti yolu metoduna baş vurulabilir. Bayram günü bilimsel metot ve titizlik içinde belirlenir ve böylece tüm Müslümanlar tek bir günde bayramı kutlayabilir, sorunların büyük bir bölümü, tatil meselesi ve karşılıklı ziyaretler sorunu giderilmiş olur. Bu durumda daha önceki farklılıklardan kaynaklanan sorunlar kendiliğinden giderilmiş olur. Ezan konusunda da tüm Müslümanların birleşebileceği tek bir ezan modelinde de birleşmek mümkün.

    B) Sosyal hedefler:

    Ortak girişimlerden bir başkası da Müslüman topluluklar içerisindeki okur yazarsızlıklar, cehalet, evsizlikle mücadele, yetimlerin velayeti ve emekçilerin hayat düzeylerini yükseltmek yolunda tahakkuk bulan girişim ve çabalar oldukça basittir. Bu amaçla gerekli kuruluşları oluşturabilir veya mevcut kuruluşlarla daha fazla ilgilenebiliriz.

    C) Vatansever amaçlar:

    Acaba bizlerin vatansever duygularımızın vahdeti konusunda kuşku mu mevcuttur? Filistin’in kurtarılışında aktif katılım, hilekar düşman’ın sınır tanımaz hevesleri karşısında Lübnan’ı destekleme vazifesi, Filistin kutsal direniş hareketi güçlerini destekleme vazifesi, sürekli teyakkuzda olma zarureti, kardeş Arap devletleri ile tam işbirliği, düşman’ın saldırganlık ve tecavüzlerine karşılık verme zarureti, başta Güney Lübnan olmak üzere tüm Lübnan’ı güven altına almak ve onun İsrail’in boynuzlarını kıracak güçlü bir kale konumuna gelmesini sağlamak zarureti açıkça hissedilmektedir.

    Tüm bunlar en ufak bir görüş farklılığımız bulunmayan başlıca hedeflerdendir. Bununla birlikte bu hedeflerin tam olarak tahakkuk ettirilmesi, sorumlulukların daha dakik tetkik edilmesi, bu ülke ve öteki İslam ve Arap ülkeleri yetkilileri ve evlatlarının çabaları arasında koordine sağlanması, tüm dünya Müslümanlarının seferber edilmesi zaruretini ortaya çıkarmaktadır. Bu vazifenin tahakkukunda gerçek bir katılımda bulunmak için hep bir araya gelerek ortak bir çalışma başlatmalı, kendi aramızda sağlayacağımız koordine sonucu onu tahakkuk ettirmeliyiz.

    Bunlar, zat-ı alinize yapmak istediğim tekliflerdi. Olayların tüm boyutuyla ele alınarak incelenmesini ve muhtelif çalışma komiteleri kurarak bu çalışmaları bir an evvel başlatmanızı umut ederim.

    Alicenap!

    Bu mektubun altına imza atmadan önce dikkatlerinizi mübarek Ramazan ayının yaklaşmakta olduğuna dikkatlerinizi çekmek isterim. Malumunuz üzere mübarek Ramazan ayı, Müslümanlar kendi tarihi geçmişlerini ve hatıralarını tazelemeleri yönünde güçlü bir haleti ruhiye içine girmeleri yönünde eşsiz bir fırsattır. Bu bakımdan umut ederim ki “Dar’ul İfta” sorumlularını bir an evvel görevlendirir ve onların “Şialar yüksek İslami konseyi” propaganda ve yayınevi komitesi üyeleri ile irtibata geçmelerini sağlamış olursunuz. Hatta devlet kurum ve kuruluşlarında görevli mümin ve mütehassıslardan bazıları da katılabilir ve bu aya uygun bir atmosfer oluşturulur.

    O kardeşin İslam için sağlıklı ve afiyet içinde olmasını Şialar yüksek konseyindeki kardeşleriniz için başarı temenni ederim.

    Musa Sadr 27 Receb 1389 – 19 Ekim 1969[1]



    [1] - Suruş dergisi – Sayı: 161 4. Yıl s.34
     
    Категория: İslami vəhdət | Добавил: media-islam (23.07.2008)
    Просмотров: 2506 | Рейтинг: 0.0/0
    Всего комментариев: 0
    Добавлять комментарии могут только зарегистрированные пользователи.
    [ Регистрация | Вход ]
    Axtar
    Linklər